.jpg

Ses Nereden Geliyor?

Sesimizi duyan sevgili okuyucular merhaba; Geçen sayımız ile bu sayı arasında yaşadığımız en önemli olaylara bakarsak Türkiye sınır güvenliği ve bu konu ile ilgili askeri harekâtlar bu zamanı etkilemiştir. Maalesef gene şehit haberlerimiz devam etmektedir. Tüm şehitlerimize Allah rahmet eylesin, kalanlara sabır versin diyelim. Umarım artık bu şehitlerimiz son olur.

Bana göre bu durumda bir çelişki var. Sınır bizim sınırımız ve kendi sınırımızı kendi insanlarımız, cihazlarımız ve yeteneklerimiz ile korumaya sahibiz, belki başarılı olamasak da sınır bizim, korumak da bizim aslî görevimiz. Misakı milli ile belirlenen sınırlarımız da tüm dünya ülkeleri tarafından ayıca Nato ülkesi olarak da Nato tarafından da Nato sınırı olarak tartışmasız kabul görmüştür. Şimdi sınırımızı Nato ile korumamız gerekirken bir başka Nato üyesi neden sınırın öbür tarafında duruyor anlamıyorum. Eğer oraya yeteri kadar özgürlük gelmemiş demokrasi gelmemiş ve sen getireceksen Mısır gibi Libya gibi Fas Cezayir vs. gibi. bari bizim işimiz bittikten sonra o güzel !!!!!  demokrasi ve özgürlüğünü getir. Arkadaşlar, neden bir ülke sınırlarından 10 binlerce km öteye özgürlük demokrasi hak hukuk getirip Jandarma olmak ister? Bu sorunun yanıtını sanki 1970 lerde ODTÜ de birileri anlatmaya çalıştı ve Saddam ile aynı kaderi paylaşmıştı. Tabi gerçekleri okumak ve anlayıp ona göre yorum yapmak lazım. Benimki sadece yaşananların gözden geçirilmesi .Bu sayımız da Osmanlı da İletişim den bahsedelim. Gündemimiz malum Osmanlı. Ben de Ses nereden geliyor adı altın da sizler ile iletişimin çeşitli alt yapılarından donanımlarından yazılımlarından ve bu konu da ki önemli kişilerinden bahsettim. Bakalım Osmanlı neler yapmış bende ne kadarına ulaşabilmişim yazalım okuyalım.

Tarih de Türklerin yer almasından sonra doğanın da izin verdiği şartlar da savaşlar için kullanılmak için yollar açılmış bu yollar üzerinden ulaştırma başlamış. Bu ulaşım da en bilinen yol İpek yoludur. Bu yol üzerinden 7. yy dan 11. yy kadar kullanılan çapar, eşkinci, ulak, atlı postacı deyişlerinin tamamı orta Asya kökenlidir. Bu yollar da ki düzen ve disiplin 14. yy Selçuklular tarafından sağlanmıştır.30-40 kilometre aralar ile bazı noktalar da 70 kilometre aralar ile kervansaraylar kurulmuş ulaşım ile haberleşme bu noktalar üzerinden yapılmış. Selçuklular tarafından düzenlenen kervansaraylarda ticaret de kendiliğinden gelişmeye başlamış. Bizanslılar, Trabzon Rum İmparatorluğu, Gürcistan, Cenevizliler, Rusya, Ermenistan ve İran ikinci derece ülkeler olarak ticaretlerini sürdürmüşler. Toplam 132 adet kervansaray kurularak Anadolu’nun iç ticareti de böylece canlı tutulmuş. “Osmanlı imparatorluğu merkezi yönetimi” için kurulan haberleşme sisteminden kişilerin yararlanmasına müsaade edilmemiş ve halk için haberleşme çok kolay olmamıştır. Haberleşme ihtiyacı için ise o zaman ki insanlar çok fazla bedel ödemek zorun da kalmışlardır. Bedelini ödedikleri gönderilerden de bir daha haber alamamışlar, ayrıca bilginin ulaşması hakkında herhangi bir garanti de yoktur. İnsanlar Haberleşme ve haberin yayılması için gezginler den hac görevini yapanlardan, pazar yerlerinden, camilerden, kiliselerden, insanlar arasında ki bilgi alışverişin den de yararlanarak farklı ilave çözümler üretmişlerdir. Osmanlı dönemin de bunlara ek olarak tekkeler ve saz şairlerinden yararlanılmış fakat bunlar da merkezi yönetimin kontrolün de kalmışlar. Yönetime aykırı herhangi bir söyleşiye müsaade edilmemiştir. Aynı dönem de Avrupa da iletişim, oradaki ticaretin merkezi olan Venedik’ den yayılmaya başlamış. Venedik aslında tüm kıtayı kontrol eden Osmanlı ya karşı bir karakol olarak da görev yapmış. Buradan sızan diplomatik ve ticari mektuplar Almanya ve Hollanda’ ya kadar ulaştırılıp buna göre önlemler alınıp kararlar verilirmiş. Bu haberleşme yöntemleri o zamanlar için çok pahalı olan bir yöntemmiş. Bir haberin bedeli ise bazı kaynaklara göre 3 kişilik bir ailenin bir yıllık ekmek bedeli kadar olabiliyormuş.

Habere ilginin artması devletin devamlılığı için tüm organlarının birbirinden düzenli olarak haber alması şart olmuş. 15.yüzyıl da Fransa ve İngiltere de belirlenen merkezler arasında düzenli olarak posta gönderileri işlenmeye başlanmış. Aynı dönemde bu gelişmelere ek olarak Gutenberg hareketli harfler ile matbaayı geliştirmiştir. Osmanlı da bu gelişmeleri sırası ile takip ederek Anadolu da kullanmıştır.16. yy sonlarına doğru Osmanlı devamlı genişleyen topraklarında haberleşme için Menzilhaneleri kurmaya başlamış. Merkez ve eyaletler arasında düzenli bir haberleşme için posta istasyonları olarak görev yapan menzilhaneler de haberleşme hizmeti ulaklar aracılığı ile yapılmıştır. Menzilhaneler de yeteri kadar menzil beygiri yetiştirilip bekletilirdi. Ulaklar da bu menzilhaneler de dinlenir at değiştirir ve yollarına devam ederek haberlerini gitmesi gereken yerlere götürürlerdi. Menzilhaneler arasında mesafe genel de 6 saatlik yol olmasına karşılık doğal engelli alanlar da bu mesafe 24 saate kadar uzamaktadır. Menzilhaneler Osmanlı Devleti sınırların da Anadolu’da gerekse Rumeli’de sağ kol, sol kol, orta kol olmak üzere üçlü ana yol sistemi üzerinde kurulmuşlardır. Ayrıca ana yoldan ayrılan tali yollar üzerinde de menzilhaneler kurulmuştur.

‘Daha önce Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklular tarafından kullanılan Anadolu yolları Osmanlılar tarafından onarılarak kullanılmaya devam edilmiştir. İstanbul merkez olmak üzere Anadolu’nun sağ, orta ve sol kol olmak üzere üçlü güzergahı şöyledir.Anadolu Sağ Kol (Hac Yolu): Üsküdar-Gebze-Eskişehir-Akşehir-Konya-Adana-Antakya yolu ile Halep ve Şam güzergahını izleyen Hac yoludur.
Bu güzergahın üzerinde 27 menzilhane bulunuyordu. Üsküdar Menzilhanesi ile Halep Menzilhanesi arasındaki mesafe 247 saat idi. Anadolu Sağ Kol’dan ayrılan tâli yollardan en önemlileri İzmir, Bodrum, ve Antalya-Anamur yollarıdır.
Anadolu Orta Kol (Bağdat-Basra Yolu): Üsküdar-Gebze-İznik-Bolu-Tosya-Merzifon-Tokat-Sivas-Hasan Çelebi- Malatya- Harput- Diyarbekir- Nusaybin- Musul-Kerkük güzergahını izleyen Bağdat-Basra yoludur.Bu yol üzerinde 44 menzilhane bulunuyordu. Bağdat Menzilhanesi, İstanbul’a 445 saatlik bir mesafede bulunuyordu.
Anadolu Sol Kol: İstanbul-Erzurum arasında yer alan sol kol, Merzifon’a kadar orta kolun izlediği yolu izleyerek buradan Lâdik-Niksar-Karahisar-ı Şarkî-Kelkit-Aşkale-Erzurum yoluyla Hasankale’den bir kol Kars’a diğer bir kol da Tebriz’e ulaşıyordu.

Rumeli’de ise Osmanlılar mevcut olan yolları kullanarak yine üç yönde ilerlediler. Romalılar ve Bizanslıların da kullandığı bu yollar Sağ Kol (Kırım-Karadeniz Ticaret Yolu), Orta Kol (Via Militaris) ve Sol Kol (Via Egnatia) olmak üzere üçe ayrılıyordu. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren yayılma politikası içinde yer alan Rumeli, Osmanlıların her dönemde önemini koruyan bir bölge olmuştur. Osmanlı Devleti Rumeli’deki eyalet, sancak ve kazalarla merkez arasındaki iletişimi bu üçlü ana yol ağı ile kurmuştur: (internetten alıntıdır.)’

Görüldüğü gibi Osmanlı Devleti, ülkenin her köşesini başkente bağlayan bir yol ağına sahipti. Bu yol ağı üzerinde kurduğu menzilhaneler aracılığıyla ülkenin her bölgesiyle haberleşme imkanı sağlamış. Nitekim Posta Teşkilatı kuruluncaya dek devletin haberleşme hizmetini menzilhaneler görmüşlerdir.

Osmanlı Devleti kara yollarının yanı sıra deniz yollarını ve nehirleri de ulaşım ve haberleşme hizmeti için kullanmıştır. Karayolları ile nehirlerin kesiştiği yollara köprüler yapılarak ya da iskeleler kurularak burada işletilen gemiler aracılığı ile ulaşım ve iletişim sağlanmıştır.

Karadeniz Yönünde: 1 – İstanbul’dan İshakçı ve Tuna iskelelerine, 2- Üsküdar’dan Anadolu’nun Karadeniz kıyılarını takiben Fas’a ulaşıyordu, Akdeniz Yönünde 3- İstanbul-Mora-Ortana güzergahını,  4- Üsküdar-İzmir-İskenderun-İskenderiye-Cezayir-Cebel-i Tarık Boğazı güzergahını izliyordu.

Haberleşme ve ulaşımın sağlanabilmesi için her şeyden önce yolların güvenliğinin sağlanması gerekiyordu. Bu amaçla iskanın az olduğu yerlerde, dağ geçitlerinde stratejik noktalarda askeri ve ticari önemi olan yolların kavşak noktalarında derbentler kurulmuştur. Buralarda hizmet veren derbentçiler ile yol güzergahı üzerinde oluşturulan menzilhanelerde hizmet veren menzilciler yolların güvenliğinden de sorumlu olmuşlardır.

XVIII. yy.’dan itibaren menzil teşkilatında bozulmalar başlamış, alınan tedbirler ve uygulanan yeni düzenlemelerle iyileştirilmeye çalışılmışsa da istenen verim elde edilememiştir. Buna rağmen posta teşkilatı kuruluncaya kadar, Osmanlı Devleti sınırları içindeki resmi haberleşme hizmeti menzilhaneler aracılığıyla verilmiştir. Ayrıca haberleşmenin yanısıra bulunduğu yerdeki bölge halkının sosyal ve ekonomik hayatını da önemli ölçüde etkilemiştir. Verimli işlediği dönemlerde menzilhane civarında bir ekonomik hareketliliğin yaşandığı gözlenirken, menzilhanelerin yönetiminde suistimallerin artması ile menzilhane civarındaki “menzilkeşlerin” omzuna büyük bir yük binmiştir. Ayrıca menzilhaneler seferler sırasında da önemli işlevler üstlenmişler, askerlerin iaşe ihtiyaçlarının karşılandığı zahire depoları görevini görmüşlerdir. Bunların yanısıra kuruldukları bölgenin zaman içinde gelişip büyümesine katkıları olmuştur. Ancak iyi işlemediği dönemlerde çevre halktan alınan imdadiyelerin artması, menzilhane civarında yaşayan ve menzilhanenin yükünü çeken halkın yerlerini terk etmelerine neden olmuştur. Bu konu aslında 3-5 sayı da daha devam edilebilir fakat genel olarak sistem bu şekilde çalışmış. Postahanelerin kurulması ile modern haberleşme sistem günlük yaşama geçirilmiştir. Bu konuda Padişahlardan Kanunî’nin, III Selim’ in gayretlerini, katkılarını da yazmasak da takdir edelim.

Bu yazımızın da böylece sonuna geldik. Hepinize beklediğinizin tüm haberlerin aklınız da olandan güzel gelmesi diliyorum. Baktınız haber gelmiyor siz haber gönderin beklediğim haber neden gelmiyor? neler oluyor? diye. Belki herkes birbirinden haber bekliyordur. Hayatı yormayın.

 

Share